KUSURSUZ SORUMLULUK HALLERİNDEN BAŞKALARINI ÇALIŞTIRANLARIN SORUMLULUĞU

Av. Alim Yaban                                            

BİRİNCİ BÖLÜM

KUSURSUZ SORUMLULUK

&.1.GENEL OLARAK

Borçlar Kanununda haksız fiil sorumluluğu kural olarak, fiilin hukuka aykırılığına ve failin kusurlu olmasına bağlıdır.Kusur, hukuka aykırı sonucu istemek veya sonucu istemiş olmamakla birlikte hukuka aykırı davranıştan kaçınmak için gerekli iradeyi göstermemek olarak tanımlanabilir.

            &.2.KUSURSUZ SORUMLULUK HALLERİ

Borçlar Kanunu ile diğer kanunlarda, bazı fiillerin gerçekleşmesi halinde,kusur aranmaksızın ve hukuka aykırılık bulunmaksızın sorumluluk halleri düzenlenmiştir. Bu sorumluluk hallerine kusursuz sorumluluk denilmektedir.  

            I.TEHLİKE SORUMLULUĞU:YBK md. 71’de tehlike sorumluluğu ve denkleştirme başlığı altında tehlike sorumluluğu düzenlenmiştir.[1] Ulaştırma araçlarındaki süratli gelişme, sınai tesislerdeki çoğalma, teknolojik ilerlemeler aynı zamanda çeşitli zararları da beraberinde getirmektedir. Niteliği itibariyle tehlike meydana getiren girişimlerde bulunan kişi, kusuru bulunmasa bile girişimin verdiği zarardan dolayı sorumludur.[2] Araç işletenin sorumluluğu, çevreyi kirletenin sorumluluğu, bina malikinin sorumluluğu, atış ve talimlerden dolayı devletin sorumluluğu, nükleer tesis işletenlerin sorumluluğu gibi haller tehlike sorumluluğu kapsamındadır.[3]

            II.HAKKANİYET SORUMLULUĞU: Bazı hallerde fiili işleyen kişinin kusuru olmasa bile meydana gelen zarardan sorumlu tutulmasıdır. Örneğin, ayırt etme gücünden yoksun bir kimsenin vermiş olduğu zararlardan sorumluluğu hakkaniyet esasına dayanmaktadır. (BK md. 54/I –YBK md. 65)[4]

III.BAKIM VE GÖZETİM YÜKÜMLÜLÜĞÜNDEN DOĞAN SORUMLULUK: Kişinin bakım ve gözetimi altındaki kişilerin vermiş oldukları zarardan kusursuz sorumluluğu öngörülmüştür. İstihdam edenin sorumluluğu, hayvan idare edenin sorumluluğu (BK md. 56-YBK md. 67)[5] , ev reisinin sorumluluğu(MK md.369) bu kapsamdaki sorumluluktur. 

                                                                  İKİNCİ BÖLÜM

                               BAŞKALARINI ÇALIŞTIRANLARIN SORUMLULUĞU

            &.3. GENEL OLARAK

            Borçlar Kanunu md. 55 de “Başkalarını istihdam eden kimse, maiyetinde istihdam ettiği kimselerin ve amelesinin hizmetlerini ifa ettikleri esnada yaptıkları zarardan mesuldür. Şukadar ki böyle bir zararın vukubulmaması için hal ve maslahatın icabettiği bütün dikkat ve itinada bulunduğunu yahut dikkat ve itinada bulunmuş olsabile zararın vukuuna mani olamıyacağını ispat ederse mesul olmaz.

    İstihdam eden kimsenin, zamin olduğu şey ile zararı ika eden şahsa karşı rücu hakkı vardır.”[6] düzenlenmiştir.Buna göre; özen borcunun yerine getirilmemesinden doğan bir kusursuz sorumluluk hali mevcuttur.[7]Özen borcuna aykırı davranılmışsa, istihdam eden kusurlu bulunmasa dahi doğan zarardan sorumludur.[8]

            Başkasını yanında çalıştıran kimse, çalışanının işleri görürken, başkalarına zarar vermemeleri için durumun ve şartların gerektirdiği tüm dikkat ve özeni göstermek zorundadır. İstihdam eden kişi, bu yükümlülüğü yerine getirmezse, çalıştırdığı adamının başkasına vermiş olduğu zararı tazminle yükümlüdür.[9]  

            &.4. SORUMLULUĞUN UNSURLARI

            I-ÇALIŞAN İLİŞKİSİNİN BULUNMASI

            İstihdam eden ile zarar veren kimse arasında hizmet sözleşmesine dayalı ilişki bulunmalıdır. Buna göre istihdam edenin sorumluluğu için zararı gerçekleştiren kişinin emrine tabi olarak çalışması gerekir. Böyle bir emretme ve denetleme yetkisi yoksa istihdam edenin sorumluluğundan bahsedilemez.[10]

            Çalışma ilişkisinde çoğu zaman taraflar arasında hizmet sözleşmesi mevcuttur. Çalıştıranın sorumlu olabilmesi için geçerli bir hizmet sözleşmesinin var olmasına gerek yoktur. Sözleşmenin varlığına bakılmaksızın, çalışma ilişkisinin varlığı halinde, istihdam edenin sorumluluğu vardır. Örneğin, vekalet veren kimse avukatının, eser sözleşmesinde müteahhidin fiillerinden doğan zararlarda çalıştıran ile çalışan arasında çalışan ilişkisi olmadığı gibi, emretme,denetleme ve kontrolü altında iş yaptırma ilişkisi bulunmadığı için kusursuz sorumluluk hali de mevcut değildir.

             Buradaki istihdam eden kişi gerçek veya tüzel kişi olabilir.Tüzel kişilerde haksız fiilden sorumluluk için organın kusurunun bulunması gereklidir.Tüzel kişi organı kusurlu ise, kurtuluş beyyinesi söz konusu olmayacaktır.[11]

            II- HİZMETİN GÖRÜLMESİ SIRASINDA ZARARIN MEYDANA GELMESİ

            Zarar hizmetin görülmesi sırasında ve hizmetle ilgili olarak meydana gelmiş olmalıdır [12] Örneğin, A’ya ait inşaatta çalışan işçinin elinden düşen tuğlanın B’ye zarar vermesi halinde A, istihdam eden sıfatı ile zarardan sorumludur; fakat aynı inşaatta çalışan işçinin işe ara verildiği esnada, husumet beslediği B’yi tuğla ile yaralaması halinde A nın zarardan sorumluluğu bulunmamaktadır.[13]

            Çalıştırılan hizmeti ifa ederken, çalıştıranın bir başka çalışanına zarar verirse, çalıştıranın yine bu hükümler çerçevesinde sorumluluğu söz konusu olacaktır.[14]

            III-İLLİYET BAĞININ BULUNMASI

            Zarar hizmeti gören kişinin haksız fiilinden doğmuş ve fiili ile zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmuş olmalıdır. Hukuka aykırılığı ortadan kaldıran herhangi bir nedenle işçinin bir başkasına verdiği zararlardan dolayı istihdam edenin de sorumluluğuna gidilemez. Örneğin, işçinin meşru müdafaa ya da ızrar halinde bir başkasına verdiği zarardan dolayı, fiilin hukuka aykırı olmaması sebebiyle istihdam eden sorumlu olmaz.[15]  

            Zarara kasten sebep olunması halinde, genellikle zarar ile hizmetin ifası arasında illiyet olmayacaktır. Çalıştıranın özen ve dikkat yükümlülüğü yine de araştırılacaktır.

            &.5. SORUMLULUKTAN KURTULUŞ BEYYİNESİ

            Borçlar Kanunundaki düzenlemeler gereği, başkasını çalıştıranın iki durumda sorumluluktan kurtulma imkanı bulunmaktadır.  

            İlk olarak, istihdam eden, zararın meydana gelmemesi için fiilin oluşuna göre, şartların gerektirdiği bütün dikkat ve özeni gösterdiğini kanıtlayabilirse zarardan sorumlu tutulamaz.İşin niteliğinin ve koşullarının gerektirdiği önlemlerin fiilen alınmış olduğunu, çalıştırdığı kişilerin gerek seçimlerinde gerekse denetiminde özen gösterdiğini, işçilere işin niteliğine uygun araçların verildiği gibi durumları ispat etmelidir.[16]

            Koşulların gerektirdiği dikkat ve özen gösterilmemişse, ehil olmayan şahıslar çalıştırılmışsa, istihdam edenin hiçbir kusuru bulunmasa bile, istihdam eden sıfatı ile zarardan sorumlu tutulacaktır.

            İkincil olarak başkasını çalıştıran, şartların gerektirdiği bütün dikkat ve özeni göstermiş olsaydı dahi, zararın meydana gelmesini önleyemeyeceğini ispat edebilirse sorumluluktan kurtulur. Bu durum mücbir sebep ya da zarar gören veya üçüncü bir şahsın fiiliyle illiyetin kesilmesi hallerinde söz konusu olur. İstihdam edenin dikkat ve özen yükümlülüğüyle meydana gelen zarar arasında bir illiyet bağı yoktur.Mesela, intihar etmek isteyen kişinin kendisini arabanın altına atması durumunda, şoförün vermiş olduğu zarardan dolayı istihdam eden sorumlu değildir.

            Başkasını çalıştıran kişi bu iki durumdan birini ispat edebilirse, sorumluluktan kurtulur. Bu duruma kurtuluş beyyinesi de denir.

            Yeni Borçlar Kanunu, sorumluluktan kurtulmak için tanınan bu kurtuluş beyyinesinin kapsamını daraltmış ve nedensellik bağının kesilmemesi açısından sadece adam çalıştıranın, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken,gözetim ve denetimde bulunurken,zararın doğmasını engellemek için ,gerekli özeni gösterdiğini ispat etmesi halinde zarardan sorumlu olmayacağı hükme bağlanmıştır.(YBK md.66/f.II) 

            &.6.SORUMLULUK HALİNDE BAŞVURU HAKKI

            Haksız fiilin sonunda zarar gören kimse, BK md. 41 vd. maddeleri gereğince haksız fiili yapan şahsa başvuracağı gibi, BK md. 55 gereğince de doğrudan doğruya istihdam edene karşı da tazminat davası açabilir. Açılacak dava da her iki tarafta davalı gösterebilir. Uygulamada zarar gören kişi, gerek maddi durumu gerek kusur durumunu dikkate alarak, istihdam edene karşı dava açılmaktadır.

            İstihdam eden kimse haksız fiil sonucu zarara karşılaması halinde, zarara sebep olan müstahdeme ödediği paranın kendisine verilmesi amacıyla rücu edebilir.[17] İstihdam eden zararın tamamını ödedikten sonra, zararı meydana getiren işçisine sadece onun kusuru oranında rücu edebilmektedir.Rücu hakkının kullanılabilmesi için, müstahdemin kusurlu bulunması, zarar görene karşı BK md. 41 anlamında tazminat ödemekle yükümlü bulunması gereklidir.[18]

            Uygulamada çalıştıran kişi, çalıştırdığı işçi ile aralarındaki hizmet sözleşmesine dayanarak rücu hakkını kullanmaktadır. Bu durumda istihdam eden, sözleşmeye aykırılık nedeni ile BK md. 96 vd. gereğince işçiye başvurmakta olup, müstahdem sadece hiçbir kusurunun bulunmadığını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir.

&.7.ZAMANAŞIMI

            Haksız fiilden zarar gören tarafın, zararı veya zarar vereni öğrenmesinden itibaren bir yıl ve herhalde zarara sebep olan fiilin meydana gelmesinden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.(BK md. 60) Yeni Borçlar Kanununda 10 yıllık zamanaşımı süresi aynen geçerli olup, bir yıllık zamanaşımı süresi iki yıla çıkarılmıştır.[19]

            Dava hakkının zamanaşımına uğraması, tazminat talep etme hakkını ortadan kaldırmadığından sorumlu şahsın haksız fiilden doğan zararını kendiliğinden ödemesi halinde sebepsiz zenginleşme durumu oluşmaz ve ödenen para geri istenemez.[20]

            Zamanaşımı süresinin işlemeye başlayabilmesi için zarar görenin, dava açmaya imkan verecek şekilde zararın mahiyeti ile kapsamını ve zarar vereni kesin olarak öğrenmesi gerekir.[21]

            Zarara sebep olan haksız fiil aynı zamanda Ceza Kanuna göre suç niteliğinde ise, Ceza Kanununda söz konusu fiil için daha uzun bir dava zamanaşımı öngörülmüşse, daha uzun olan bu süreler uygulanır. Haksız fiile ilişkin ceza davası devam ediyorsa, zarara sebep olan haksız fiile ilişkin ceza zamanaşımı süreleri geçmiş olsa dahi, zararın tazmini için Borçlar Kanunundaki zamanaşımı sürelerine göre dava açılabilir.[22]

&.8.İSTİHDAM EDENİN SORUMLULUĞU İLE İFA YARDIMCISININ FİİLERİNDEN SORUMLULUĞUN KARŞILAŞTIRILMASI

            BK md.100 deki ifa yardımcılarının fiillerinden dolayı sözleşmeye aykırılıktan sorumluluk ile BK md. 55 deki istihdam edenin kusursuz sorumluluk halleri birbirine çok benzemektedir.

            BK md. 55 hükmünün uygulanabilmesi için, istihdam edenle zarar gören arasında sözleşmesel bir ilişki söz konusu değildir. BK. Md. 100 hükmünün uygulanabilmesi için, sorumlu kişi olan borçlu ile zarar gören alacaklı arasında sözleşmesel ilişkinin bulunması zorunludur.

            BK md. 55 gereği, istihdam eden ile zarar veren kimse arasında, emrine bağlı olarak çalışma ilişkisi bulunmalıdır. BK md. 100 de ise, yardımcı şahıs ile borçlu arasında çalışma ilişkisinin bulunmasına gerek yoktur.[23]

            İstihdam edenin sorumluluğunda, sorumlu kişi kurtuluş beyyinesi ile sorumluluktan kurtulabilir. İfa yardımcılarının fiillerinden sorumluluk hallerinde ise, kurtuluş beyyinesi ile sorumluluktan kurtulma imkanı mümkün değildir.

            İstihdam edenin sorumluluğunda açılacak davalar 1 (YBK-2 yıl) ve 10 yıllık zamanaşımına tabidir. (BK md. 60- YBK md. 72) İfa yardımcılarının fiillerinden dolayı sorumluluk hallerinde ise zamanaşımı süresi 10 yıldır. (BK. Md. 125-YBK md.146)

            Örneğin, A, B’ye sattığı mobilyaları işçisi C nin marifeti ile taşıtırken, C nin mobilyalara verdiği zarardan A’nın sorumluluğu, BK md.100 hükümleri gereği sözleşmeye aykırılık sebebiyle doğmaktadır. Aynı olayda C’nin işin görülmesi sırasında mobilya ile D’nin aracına zarar vermesi halinde, A ‘nın sorumluluğu BK. Md. 55 gereği doğmaktadır.

                                                                             SONUÇ

Haksız fiil neticesinde sorumluluk halinin var olabilmesi için, işlenen fiilin hukuka aykırılığının bulunması ve fiili işleyen kişinin kusurunun varlığı gereklidir. Kusurun içerisinde kast veya ihmali durumları bulunmakla, kusur her olayda farklı şekillerde meydana gelmektedir.

Hukukumuzda kusurun bulunmadığı hallerde, meydana çıkan zarardan sorumluluk söz konusu değildir. Bu kural olmakla birlikte, bazı durumlarda kusura bakılmaksızın meydana gelen zararın tazmini yoluna gidilmektedir. Kusursuz sorumluluk olarak çıkan bu durum, zararın giderilmesine yönelik uygun bir düzenlemedir. Çünkü haksız fiilden doğan zarar sonucu, zarar görenin mağduriyetinin karşılanması mümkün olamayacaktır. Kusursuz sorumluluk ile birlikte, toplumdaki güven ortamı oluşmuş, tedirginlik ortadan kalkmıştır. Kusursuz sorumluluk tehlike,bakım ve gözetim ya da hakkaniyet sorumluluğu gibi durumların gerektirdiği durumlarda, ilgili kişi veya kurumların sorumlu olmasını gerektirir.

Kusursuz sorumluluğun bir türü olan başkalarını çalıştıranların sorumluluğu, hizmet ilişkisine dayalı olarak çalışan kişinin vermiş olduğu zararlardan dolayı sorumluluk olarak düzenlemiştir. Yanında birisini çalıştıran kişi, dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun olarak, işçiyi gözetip kollamak zorundadır. İstihdam eden kişi, çalıştırdığı kişinin çalışma ,ilişkisine dayalı olarak vermiş olduğu zararlardan sorumludur.

Başkasını yanında çalıştıran kişi, zararın meydana gelmesinde dikkat ve özen yükümlülüğünü gösterdiğini veya göstermiş olsa bile zararın meydana gelmesinin önlenemeyeceğini ispatlayabilirse, çalışanının vermiş olduğu zarardan sorumlu tutulamaz.

İstihdam eden kişi, çalışanının vermiş olduğu zararda sorumlu olmadığını ispat edemez ise, zararı tazmin etmek zorundadır. Zararın karşılanması halinde, çalışana rücu hakkı bulunmaktadır. Dolayısıyla istihdam eden zarar sebebiyle ödemiş olduğu zararı, fiili işleyen çalışanından talep edebilir. Müstahdem bu durumda, haksız fiilde kusurunun bulunmadığını ispat edebilir. Çalışan kusurunun bulunmadığını ispat edemese bile, istihdam edene karşı sadece kusur oranı kadar sorumludur.

            Haksız fiilden zarar gören tarafın zarar tazmini talebi, zararı veya zarar vereni öğrenmesinden itibaren bir yıl ve herhalde zarara sebep olan fiilin meydana gelmesinden itibaren on yıl geçmekle  zamanaşımına uğrar.Yeni Borçlar Kanununda 10 yıllık zamanaşımı süresi aynen geçerli olup, bir yıllık zamanaşımı süresi iki yıla çıkarılmıştır. Zarara sebep olan haksız fiil aynı zamanda Ceza Kanuna göre suç niteliğinde ve Ceza Kanununda söz konusu fiil için daha uzun bir dava zamanaşımı öngörülmüşse, daha uzun olan bu zamanaşımı süresi olarak uygulanır.

            İstihdam edenin sorumluluğu ile ifa yardımcılarının fiillerinden dolayı sorumluk arasında benzerlik bulunmaktadır. İstihdam edenin sorumluluğunda, çalışma ilişkisine dayalı, emir-komuta ilişkisi doğrultusunda gerçekleşen ve istihdam edenin sorumluluğunun bulunmadığını ispatlamasını mümkün kılan bir durumdur. İfa yardımcısının fiillerinden doğan sorumlulukta ise, işi yapılan kişi ile sorumlu olan kişi arasında sözleşme mevcut olmakla, haksız fiili meydana getiren kişi ile hizmet ilişkisinin varlığına da bakılmaz.Ayrıca burada kurtuluş beyyinesi de bulunmamaktadır. İfa yardımcılarının fiilleri nedeniyle sorumlulukta genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaktadır.  


[1] YBK md. 71 “Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.

Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bunun önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletme olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır.

Belirli bir tehlike hâli için öngörülen özel sorumluluk hükümleri saklıdır.

Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.”

[2]  Reisoğlu,Safa,Borçlar Hukuku Genel Hükümler, s.155

[3]YHGK 12.11.2003 tarihli  2003/641 K : “Somut olayda zarar,işverenin işinin görüldüğü, işverenin emir ve talimatı dahilinde hareket edildiği sırada beklenmeyen nedenler sonucu meydana geldiğinden, nedensellik bağı çerçevesinde, işveren zarardan tehlike(risk) esasına dayanan sorumluluk hükümlerine göre sorumludur.” ,YHGK 18.03.1987 tarihli, 87/203 K: “İşverenin iş kazalarından doğan sorumluluğu tehlike sorumluluğudur. Tehlike sorumluluğu en ağır bir kusursuz sorumluluk halini oluşturmaktadır.” (Reisoğlu,age,S.155)

[4] YBK md. 65– “Hakkaniyet gerektiriyorsa; hâkim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar verir.”

[5] YBK md. 67– “Bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen kişi, hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.

    Hayvan bulunduran, bu zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmaz.

Hayvan, bir başkası veya bir başkasına ait hayvan tarafından ürkütülmüş olursa, hayvanı bulunduranın, bu kişilere rücu hakkı saklıdır.”

[6] YBK md. 66 “Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.

Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.

Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.

Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.”

[7]YHGK 12.11.2003 tarihli, 2003/ 641 K.: “Zarar hizmetin ifası sırasında ve hizmetle ilgili olarak oluşmuş olup, hukuka aykırı eylem ile zarar arasında uygun nedensellik bağı mevcuttur. Bu nedenle işveren kendisinin kullandığı adamın kusuru olmasa bile istihdam eden sıfatıyla tazminattan sorumludur.”(Reisoğlu,age,S.155)

[8]  Reisoğlu,Safa,age., s.157

[9]  Akıntürk,Turgut/ Karaman Ateş, Derya,Borçlar Hukuku, S.98 

[10]Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, S.503

[11]Reisoğlu,age,S.162

[12]Kılıçoğlu,Ahmet ,Borçlar Hukuku Genel Hükümler,S.234

[13]Örnekler için bkz.; Oğuzman/Öz,Borçlar Hukuku Genel Hükümler,S.576

[14]Akıntürk,/ Karaman Ateş,age, S.99 

[15]YHGK 18.03.1987 tarihli, 1987/203 K.:“Olayda olduğu gibi, zarar üçüncü kişinin %100 kusurlu davranışıyla (işverenin temin ettiği işçiyi işyerine götüren araca bir başka aracın çarpmasıyla) meydana gelmişse, işyerine özgü tehlike meydana gelen sonuç arasında uygun illiyet bağının varlığından söz edilemez,işveren zarardan sorumlu tutulamaz.”(Reisoğlu,age,S.155)

[16] Reisoğlu,Safa,age., s.162

[17]Y.4.HD. 27.01.1977 tarihli 197/890 : “Adam çalıştıran, çalıştırdığı kişiye yanlış talimat veya bozuk araç ve gereç vermek suretiyle kusurlu davranmışsa rücu hakkını kısmen veya tamamen kaybedebilir.”YKD 1978, S.1282

[18]Reisoğlu,Safa,age.,s.163

[19] YBK md. 72-“ Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.

Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.”

[20]Reisoğlu,age, S.223

[21]YHGK 27.11.2002, 2002/ 1034 K.: “ …zamanaşımı süresinin başlaması için, haksız eylemden zarar görenin faili ve zararı öğrenmiş olması gerekir. Zararı öğrenmeden amaç, zararın kapsamı ve esaslı unsurları hakkında davayı açmaya elverişli bütün şartların öğrenilmesidir.”

[22]YİBK 07.12.1995 tarihli : “Cezayı gerektiren haksız fiillerin af kanunu ile cezai niteliklerini kaybetmeleri halinde, söz konusu haksız fillerden doğan tazminat davalarında ceza zamanaşımı değil, BK md. 60’da öngörülen hukuk zamanaşımının uygulanması gerekir.”, HGK 20.05.1964 tarihli: “Ceza zamanaşımı,haksız fiilden doğan tazminat davalarında,davacının yararına olarak uygulanır. Ceza zamanaşımını geçmiş olması, BK md. 60/I de sözü edilen bir yıllık zamanaşımı süresi içinde tazminat davası açılmasını önlemez.”  

[23] Kılıoğlu,age, S.482

KAYNAKÇA     

  • AKINTÜRK, Turgut/ KARAMAN ATEŞ, Derya:Borçlar Hukuku,17. Baskı,  İstanbul, 2011,
  • AYAN, Mehmet: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Konya, 2002
  • FEYZİOĞLU, Feyzi Necmettin: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 2, İstanbul, 1977.
  • KAPLAN,  İbrahim: Borçlar Hukuku Dersleri, 3. Baskı, Ankara, 2003.
  • KILIÇOĞLU, Ahmet: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 9. Bası, Ankara, 2007
  • OĞUZMAN, M. Kemal/ ÖZ, Turgut ; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 4. Bası, İstanbul, 2005
  • REİSOĞLU, Safa ; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2008
  • TEKİNAY S.Sulhi/AKMAN Sermet/ BURCUOĞLU Haluk/ ALTOP Atilla: Borçlar Hukuku Genel Hükümler,İstanbul,1993

 

  • Web Siteleri

            www.kazanci.com /   www.palmiye.com