Sigorta Şirketlerinin Yanında Haksız Fiil Sorumluluğu İddiasıyla Gerçek Kişilere Karşı Birlikte Açılan Davanın Usul Hukuku Gereğince Asliye Ticaret Mahkemesinde Görülebilir Olması, Gerçek Kişilere Yönelik Davayı Kendiliğinden Ticari Bir Dava Haline Getirmez Ve Bu Dava Yönünden Arabuluculuk Dava Şartı Sayılamaz

İstanbul BAM 8. HUKUK dairesi

Dosya No: 2020/1422

Karar: 2020/3561

Davacı vekili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine hitaben verdiği dava dilekçesinde özetle; davalılardan Ö.’ın sevk ve idaresindeki …. plaka sayılı araç ile vekil edeninin içinde yolcu olarak bulunduğu ve davalı Ş.Sigorta A.Ş nezdinde trafik sigortalı olan plaka sayılı aracın karıştığı…..,…….l günlü trafik kazasında davacının ağır biçimde yaralandığını, vekil edeninin içinde bulunduğu aracın sürücüsü olan B.’ın da aynı kazada hayatını kaybettiğini, kazaya karışan …… plaka sayılı aracın ZMM sigortasının bulunmadığını, bu nedenle dava açılmadan önce davalı sigorta Şirketi ile davalı Güvence Hesabı bakımından zorunlu arabuluculuğa başvurulduğunu ancak sonuç alınamadığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunmuştur.

İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/1272 Esasına kayıtlanan bu davada, davalı gerçek kişiler yönünden dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulmadığından bahisle, gerçek kişilere yönelik olarak açılan davanın asıl davada tefrik edildiği ve aynı mahkemenin 20191280 Esasına kaydedildiği dosya kapsamından anlaşılmıştır.

Tefrikten sonra 2019/280 Esasını alan davada, mahkemece davalı gerçek kişiler bakımından dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuk başvurusu yapılmadığının anlaşıldığı açıklanmak suretiyle; “Davacı tarafça açılan DAVANIN; TTK’nın 5/A-1, HMK’nın 114/2. ve 115/2. maddeleri gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle USULDEN REDDİNE,” karar verilmiştir.

Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.

İstinaf nedenleri; vekil edeni ile davalı araç sürücüleri arasındaki davanın esasen ticari bir dava olmadığı gözetilmeksizin yazı|ı biçim ve şekilde davanın, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu hususuna yöneliktir.

Davaya konu zararlandırıcı eylem, 04/06/2011 tarihinde meydana gelmiş; dava ise, 28/ 05 /20 19 tarihinde açılmıştır. Dava tarihi olan 28/05/2019 tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar mutlak ticari davalardır. TTK 5/1 maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3 maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.

Somut olayda, 28/05/2019 tarihinde İstanbul Asliye ticaret mahkemesinde açılan ve haksız fiil teşkil eden trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat talepli dava, kazaya karışan plaka sayılı araç sürücüsü, …………. plaka sayılı aracın sürücüsünün mirasçıları ile söz konusu plaka sayılı aracın ZMM sigortacısı ve……….. plaka sayılı aracın Zl|ı4l|d sigortası bulunmadığından Güvence Hesabına yöneltilerek birlikte açılmıştır. Esasen haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında görevli mahkeme genel hukuk mahkemesi olan asliye hukuk mahkemesi ise de; davalı sigorta şirketi ve davalı Güvence Hesabının sorumluluğunun nedenini oluşturan zorunlu sigortalar TTK’nun 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olduğundan 28/05/20l9 tarihinde açılan davada asliye ticaret mahkemesi görevli bulunmaktadır.

Aynı davada, bir kısım davalılar hakkında genel mahkemenin, diğer davalılar hakkında ise uzman olan özel mahkemenin görevli bulunması halinde uyuşmazlık aynı olaydan kaynaklanıyor ve zarar tek ise ya da taleplerden biri yönünden verilecek karar diğerinin doğrudan ilgilendirecek nitelikte bulunuyor ise söz konusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında yargılama usulüne ilişkin esaslı farklılıklar bulunmaması kaydıyla bütün taraflar ve talepler yönünden uzman olan özel yetkili mahkemece yargılama yapılarak, uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Bu husus, hukukun öngörülebilir olmasının, usul ekonomisinin ve davaların makul süre içerisinde bitirilmesi yükümlülüğünün bir gereğidir.

Ne var ki somut olayda, davalı sigorta şirketleri ile birlikte haksız fiil sorumlusu olduğu ileri sürülen davalı gerçek kişilere yönelik olarak birlikte açılan böyle bir davanın asliye ticaret mahkemesinde görülebilir olması, davacı ile davalı gerçek kişiler arasındaki davayı kendiliğinden ticari bir dava haline getirmeyeceğinden “dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olmasını” dava şartı halinde getiren ve 19.12.2018 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 06.12.2018 tarih 7155 sayılı Kanunun 20. maddesiyle Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesindeki düzenlemenin davalı gerçek kişiler bakımından uygulanma zorunluluğu bulunmamaktadır.

Bu nedenle mahkemece davalı gerçek kişiler aleyhine açılan davanın, yazılı biçim ve şekilde dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi isabetsiz olduğundan; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararınHMK.m.353/1-al4 madde hükmü uyarınca kaldırılmasına, davalı sigorta şirketi aleyhine açılan dava ile davalı gerçek kişiler aleyhine açılan davanın usul ekonomisi, öngörülebilirlik gibi ilkeler gözetilerek birlikte görülmelerinin gerekip gerekmediği hususunun da değerlendirilmesi sonucunda yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:  Gerekçe uyarınca;

  1. Davacı ….. vekili tarafından yapılan yukarıda açıklanan nedenle kabulü ile; istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece  mahkemesi kararının HMK. m. 3 5 3/l 1 –a/ 4 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
  2. Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde işlem ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
  3. İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcı ile istinaf başvuru harcının talebi halinde İADESİNE,
  4. Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
  5. İstinaf yasa yoluna başvuran davacının istinaf aşamasında yapılan diğer giderlerin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümle birlikte değerlendirilmesine, HMK. m.353/1-a/4 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliği ile karar verildi, 22/10/2020