İşçi Ve İşveren Arasındaki İş Sözleşmesinde Doğan Rekabet Yasağında Tanımlanan Cezai Şart Alacaklarına İlişkin Doğacak Uyuşmazlıklarda Görevli Mahkeme İş Mahkemesidir

YARGITAY 9. Hukuk Dairesi

ESAS: 2021/3076

KARAR: 2021/9789

Taraflar arasında dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenesi davalı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 01/06/2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili….. karşı taraf adına vekili …….geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup, düşünüldü.

YARGITAY KARARI

Davacı isteminin Özeti

Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde ……. olarak….tarihinde 854 sayılı Deniz İş Kanunu’na bağlı işçi olarak çalışmaya ve limanlarda Türk ve yabancı bayraklı gemilere ilişkin ….. hizmetini ifa etmeye başladığı, davalı tarafından davacıdan işe giriş esnasında işe giriş şartı olarak teminat senedi niteliğinde bir senedi imzalanmasının istendiğini,  esasen işe giriş gayesiyle ve işe alınmama korkusundan ileri gelen bir baskı nedeni ile salt ad-soyad-tarih ve imza bölümlerini doldurarak imzaladığı teminat  senedini  davalıya  teslim  ettiğini,  davalıya  göndermiş olduğu  ihtarname  ile  iş sözleşmesini sonlandırdığını bildirdiğini ve teminat senedinin iade edilmesini talep ettiğini, davalının da  davacının istifası akabinde teminat amaçlı olarak senedi iade etmeyip, davacı tarafından boş bırakılan özellikle bedel ve ödeme tarihi kısımlarının davacı rızası hilafına doldurarak davacı aleyhine 21.02.2019 tarihinde … … İcra Müdürlüğü …. esas sayılı dosya üzerinden 27.09.2018 keşide tarihli 20.02.2019 ödeme …… USD bedelli senet ile kambiyo senedine dayalı icra takibi başlatıldığı, bu teminat senedi davacı tarafından esasen işe girme gayesiyle ve aksi durumda işe alınmayacağı kendisine belirtilmesinden ileri gelen bir baskı nedeni ile imzaladığını ve hatta davacının iş bu senedin kendisine kar kullanılmayacağı belirtildiğinden senet bedeli ve ödeme tarihi gibi önemli bilgileri dahi doldurmadan senedi davalıya teslim ettiğini, ancak istifanın akabinde bu senedin kendisine verilmeyerek icra takibine konu edilmesi üzerine iş bu davanın açılmasının zorunlu hale geldiğini, teminat senedindeki bedelin davalının (diğer)….. ile imzaladığını iş sözleşmesinde yer alan cezai şart tutarı ile aynı olduğu iş bu fahiş tutardaki cezai şarta ilişkin işçiye baskı ile tarihsiz senet imza ettirildiği ve buna dayanılarak da işçinin istifasını takiben ihtiyati haczen tüm mal varlıklarına karşı işlem yapıldığını kötü niyetle işçiye zarar vermek için cebri icra yoluna başvurulduğunu belirterek İstanbul …icra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyasına konu edilen ….. USD bedelli senedin teminat senedi vasfında olduğuna, davalının davacıdan yasal bir alacağının olmaması nedeniyle, davacının takip konusuna ilişkili icra takibine konu senetten ve icra dosyasından borçlu olmadığının tespitine, menfi tespit nedeniyle davacının … …İcra Müdürlüğü …. esas sayılı dosyasındaki  takibin iptaline, davalının icra takibinde davacıyı kötü niyetli ve dayanaksız olarak taraf göstermiş olması sebebiyle davalının %20 den aşagı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi talep edilmiştir.  

Davalı Cevabının Özeti

Davalı vekili, davaya konu senedin teminat senedi olarak   nitelendirilmesinin olmadığını, bununla birlikte davacının, teminat senedi iddiasının; dava dilekçesinde taraflar   arasındaki Hizmet Sözleşmesinde  yer   alan   cezai   şarta dayanmakta   (Madde 5.11) ve senedin buna ilişkin olarak tanzim edildiğini ikrar ettiğini, davacının hiçbir iddiasının kabulü anlamına gelmemek kaydı ile cezai şartı ödemek için verilmiş bir senet teminat için değil  ifa için verilen senet olduğunu, hizmet sözleşmesinin 5.11. maddesi ise taraflar arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun  444 ve 447 ve devamı maddeleri kapsamında hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonraki doneme ilişkin rekabet yasağı niteliğindeki anlaşmayı ihtiva etmekte olup davacı dilekçesinin başında izah edilen olaylar çerçevesinde bu anlaşmayı açıkça ihlal ettiğini, bu doğrultuda Türk Ticaret Kanunu’nun göreve ilişkin amir hükümleri ve yerleşik Yargıtay içtihatları kapsamında uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, …… hizmeti veren şirketin bu hizmeti verebilmek için … ….lara muhtaç olduğundan … …ların   şartlarını ve standartlarını  kendileri belirledikleri şekilde, son derece yüksek ücretlerle ve yüksek imtiyazlara sahip olarak iş sözleşmelerini akdettiklerini, davacının müvekkil şirket ile hür iradesiyle …. tarihli hizmet sözleşmesini akdettiğini, hizmet sözleşmesi uyarınca davacının aylık ücretinin ….. TL olduğunu, iş bu ücrete ek olarak da yılda iki tam maaş  ikramiye  aldığını, başta eğitim düzeyi olmak üzere birçok niteliğe sahip olan … …., kendisini işe almama tehdidi ve baskı ile senet imzalatıldığı yönündeki iddiaların  maddi gerçeği yansıtmadığı ve dahi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından 31 Aralık 2018 tarihli Resmi Gazetede Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliğinde (“Yönetmelik”) yayımlanan ve römorkorlük   hizmetleri   farklı lisans   tiplerine (A, B ve C) bağlandığını, bahsi geçen Yönetmeliğin 8. maddesi ile;  A  sınıfı … faaliyet lisansı almak isteyen şirketler bakımından; … … yeterlik belgesine sahip en az 24 … … istihdam etme, B sınıfı … faaliyet lisansı almak isteyen şirketler bakımından; …  … yeterlik belgesine sahip en az 8 … … istihdam etme zorunluluğu getirildiğini, müvekkili şirketin de, yeni yönetmelik doğrultusunda, uzun yıllar gerçekleştirdiği … faaliyetlerinin icrası ve bu doğrultuda   faaliyet   lisans   belgesinin temini amacıyla istihdam etmekte olduğu 32 … … bordrolarıyla birlikte … tarihinde T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Deniz ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğü’ne başvuruda bulunduğunu ancak davacının da içinde bulunduğu 32 … … müvekkili şirket tarafından T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğü’ne yapılan başvuru tarihi ile aynı tarihte hiçbir gerekçe göstermeksizin toplu olarak istifa ettiklerini, bu istifanın akabinde de müvekkil şirket ile aynı hizmet bölgesinde (…) … faaliyeti gerçekleştiren … … A.Ş’ne geçtiklerini bunun ek olarak davacı dahil olmak üzere ilgili … … istifa amacıyla gönderdikleri tüm ihtarnamelerin  her birinin  ortak bir iradenin ürünü  olarak aynı içerikte kaleme alındığını ve istifa için hiçbir gerekçe  içermediğini, davacının da içinde bulunduğu bu toplu istifa hareketi nedeniyle müvekkili şirket nezdinde yeterli … … sayısının sağlanamadığı ve müvekkil şirketin başvurusunun reddedildiğini … için hizmet faaliyeti lisans eğitimi alamadığını belirterek görevsizlik kararının verilmesine ve dosyanın görevli  Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine davacı aleyhine, senet miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin Özeti

İlk Derece Mahkemesince, yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporlarına dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti

Bölge Adliye Mahkemesince, davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

Temyiz Başvurusu

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Gerekçe:

1-            Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-            Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin  hükümlerinde ön görülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

İşçinin hakkını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve  ucuz  bir  surette almasını temin etmek amacıyla  Özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır.  Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin  kuruluşu, esasen İş Hukukunun işçiyi koruma  hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun               5.maddesi, “a) 5953 sayılı kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı Kanuna veya 11/1/2011 ta1ihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun  ikinci Kısmının altıncı bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile  işveren veya işveren vekilleri  arasında,  iş   ilişkisi  nedeniyle  sözleşmeden  veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarında b) idari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici  4’üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu ve Sosyal Güvenlik Mevzuatından kaynaklanan  uyuşmazlıklara, c) Diğer Kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara ilşkin dava ve işlere bakar” şeklinde düzenlenmiştir.

Şu haIde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi işveren arasında ki iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin İş Mahkemelerine verilmiş olması Türk Ticaret Kanunu’nun 5’inci maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır.

Başka bir anlatımla,  İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5’inci maddesi, Türk Ticaret Kanunu’nun 4’üncü maddesinde  belirtilen ticari  davalara  bakma  görevinin  ticaret  mahkemelerine ait olduğunu belirten 5’inci maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.

Benzer bir dunum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kurumu’nun 76’ıncı maddesinde 03.03.2001 tarih  ve 4630 sayılı kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikrive Sinai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4’üncü maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen  hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sinai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5’inci maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir.  Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.

Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444-447.maddeleri. hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler için de düzenlenmiştir.  Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin Kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten işçinin çalışma hakkı rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin yer süre ve konu itibarıyla sınırlandırılmasını gerektirmektedir.

İşçi ile işveren arasındaki sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi varsa zararın tazminini de isteyebilecektir. Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız  olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş  olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin gerektiği ortadadır.

Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak Kanun kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda İş Mahkemeleri görevlidir.

Dairemizin önceki kararlarında işçinin  sona erdikten sonraki dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de    konunun    yeniden    değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.

Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata  ilişkin   davaların  görülme yerinin İş Mahkemeleri olduğundan davalı tarafın bu yöndeki temyiz itirazları yerinde değildir.

2-            Taraflara arasındaki diğer bir uyuşmazlık iş sözleşmesindeki haksız rekabete bağlı cezai şart alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 396’ıncı maddesi uyarınca işçi yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır. İşçi hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz. Ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez.

İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.

Keza kanunun Türk Borçlar Kanunu’nun 427. maddesi uyarınca “Hizmet buluşları üzerinde işçinin ve işverenin, bunların kazanılması ve diğer sinai ve fikri mülkiyet hakları konusunda özel kanun hükümleri uygulanır.

Diğer taraftan Rekabet yasağı 6098 ayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Genel Hizmet Sözleşmesi hükümleri içinde  444 ila 447. maddelerinde düzenlenmiştir. Bunun nedeni ise rekabet etmemenin sadakat borcunun bir gereği olmasıdır.

İş sözleşmesinin kurulması ile doğan sadakat borcu, işçi tarafından işverenin çıkarlarını koruma ve gözetme borcudur. Rekabet etmeme borcu ise, iiş sözleşmesinin sonuçlarından olan; işçinin işverene sadakat borcu içinde yer alan alt bir yükümlülüktür.

Taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet edemeyeceğine ilişkin bu hükmün iş sözleşmesine konulmasına veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. Rekabet yasağının ihlaline bağlı taraflarca  kararlaştırılmış olan belli bir ödemeyi öngören yaptırım, niteliği itibarıyla bir cezai şart hükmüdür.

İş akdinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür.

Buna karşılık taraflar, iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra, işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme yapılmasını kararlaştırabilirler. İş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet edebilme borcu ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığında söz konusu olmaktadır. (Süzek, S. İş Hukuku, Yenilenmiş 10. Baskı İstanbul 2014, S:344., YHGK. 22.09.2008 gm1 ve 2008/9-517 E, 2008/566 K. Sayılı ilamından. Aynı atıflar YHGK. ‘mm 21.09.2011 gün ve 2011/9-508 E, 2011/545 ile Y.HGK. 27.02.2013 gün ve 2012/9-854 E, 2013/392 K. sayılı ilamlarında da yapılmıştır).

Borçlar Kanununun 180. Maddesinin 1. Fıkrasında “Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası gerekir” hükmü yer aldığından işverenin herhangi bir zararı ispatlamak zorunda bulunmaksızın sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı isteyebilmesi olanağı vardır.

Bu durumda işverenin cezai şart talep edebilmesi için rekabet yasağının ihlal edildiğini ispatlaması yeterlidir.  (Süzek, S. İş Hukuku, YenilenmişI1. Baskı İstanbul 2015, S:378)

Somut olayda, davacı işe girerken iş sözleşmesinde yer alan fahiş tutardaki cezai şarta ilişkin baskı ile tarihsiz senedin imzalatıldığını, teminat niteliğinde bu senedin imzalatıldığını, teminat niteliğindeki bu senedin geçerli olmadığını belirterek bu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Davalı taraf ise senedin teminat senedi olmadığını, iş sözleşmesindeki cezai şarta ilişkin olarak ifa için verilen senet olduğunu savunmuştur.

Davalı işçinin davacı şirkete … tarihinde akdedilen yazılı iş sözleşmesi ile … … olarak işe başladığı, bu sözleşmenin 5.11 maddesi ile davalının gerek iş sözleşmesinin devamı sırasında ve gerekse iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra iki yıl süre ile işveren ile kendi adına rekabet edebilecek bir iş yapmamayı, sektördeki rakip diğer işverenlerle de çalışmamayı, söz konusu işletmelerde ve firmalarda ortak yahut başka bir sıfatla herhangi bir menfaat ilişkisine giremeyeceğini, … … Liman, … Körfezi ve … yetkili … … belgesi ile … ve … Körfezinde, … yetkili … … belgesi ile … bölgesinde, …Liman yetkili … … belgesi ile … … liman bölgesinde aynı hizmet dalında faaliyet gösteren farklı bir kurum adına … … olarak çalışamayacağını beyan ve taahhüt ettiği, devamında davacının görevden ayrılmak istemesi durumunda ve belirtilen hususlara aykırılık halinde taahhüdünün gereği olarak yükümlülüğe uymaması nedeniyle işverenin uğrayabileceği  bütün zararları karşılamayı ek olarak son Türk Borçlar Kanunu’nun 446.maddesi uyarınca düzenlenmiş cezai şart olarak son brüt maaşının  sekiz katı ücreti ve çalıştığı her yıl için bir brüt maaş miktarı olarak ödemeyi kabul ettiği, buna ek olarak Türk Borçlar Kanunu’nun 446. maddesi uyarınca düzenlenmiş olan cezai şartı … USD ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği görülmektedir. Taraflar arasında Türk Borçlar Kanunu’nun 444. ve devam maddelerine uygun rekabet yasağı sözleşmesi yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı işçinin iş sözleşmesinin sona ermesinden bir gün sonra aynı il sınırlarında aynı alanda iştigal eden rakip işyerinde işe başladığı, rekabet yasağına aykırı davrandığı anlaşılmaktadır.

Her ne kadar ilk Derece Mahkemesince takibe konu senet bedelinin taraflar arasında iş sözleşmesi dışında yapılmış bir sözleşme bulunduğunun ispat edilemediği, davalının zarara uğradığı iddiası bakımından zarara ilişkin somut bir delil bulunmadığı ve ispatlanamadığı gerekçesi ile davacının borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin iptaline karar verilmiş ise de; Türk Borçlar Kanunu’nun 180’inci maddesi uyarınca cezai şart alacaklısını zarar bakımından ispat yükünden kurtarır.

 Hal böyle olunca davacının iş sözleşmesindeki rekabet yasağı maddesine aykırı davrandığı ve bu madde uyarınca cezai şart miktarı olarak düzenlenen senet uyarınca borçlu olduğu, ancak Türk Borçlar Kanunu 182/son hükümleri de göz önünde bulundurmak suretiyle değerlendirme yapılması gerekmekte olup ilk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davacının borçlu olmadığının tespitine ve icra takibinin  iptaline karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

3-            Taraflar arasında, davacının kötü niyet tazminatına hak kazanıp kazanmadığı konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.

2004 Sayılı İcra Ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca menfi tespit davası açan Borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. Fıkrası aynen; “Dava borçlu lehine  hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde 20’sinden aşağı olamaz” aşağı olamaz” hükmünü içermektedir.

Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bulunan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötü niyetli olmasıdır.

Başka bir ifadeyle; İcra İflas Kanunu’nun 72/5’inci maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötü niyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekli olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir.

Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 esas, 2010/154 karar, 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 esas 2011/747 karar ve 20.03.2013 tarihli  ve 2012/19-778 esas, 2013/250 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.

Somut olayda yukarıda belirtilen bozma gerekçesine göre davalı tarafın  icra takibinde haksız ve kötü niyetli olmadığının anlaşılmasına göre kötü niyet tazminatının koşulları oluşmadığından kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olmuştur.

SONUÇ:  Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren ilk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararım bir örneğinin kararı veren Bölge  Adliye Mahkemesine  gönderilmesine, davalı yararına  takdir edilen  3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 01.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.